Yeniköy Termik Santrali Zehir Saçıyor… Filtreleri Gece Kapatılıyor mu?

Muğla'daki Yeniköy Termik Santrali'nde gece vardiyası değişimi sırasında filtrelerin kapatıldığı iddia ediliyor. Santralin atıkları ormanlık alanlara yığılırken, yöre halkının yanı sıra yasalara aykırı çalışma koşullarına mahkum edilen işçilerin sağlıkları da risk altında.

Haber: Mustafa TUNÇ

Kömürlü termik santraller, bacalarında gerekli filtreler kullanılmadığı takdirde kömürün yakılmasıyla ortaya çıkan zehirli gazları doğrudan atmosfere vererek çevre ve insan sağlığı için büyük tehlikeler yaratıyor. Bu nedenle gerekli filtrelerin çalıştırılması zorunlu tutuluyor.

Yeniköy Termik Santralinden yükselen dumanların rengine bakarak filtrenin çalışıp çalışmadığını anlamak mümkün. Gerekli filtrelemeler yapıldığında beyaz olan duman, filtrelenmeden salındığında koyu renkli oluyor. Elbette bu durum gündüzleri daha kolay ayırt edilebilirken, geceleri bu çok mümkün olmuyor.

2019’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen ‘torba yasa’nın 50’nci Maddesi’yle birlikte baca filtresi olmayan 15 termik santrale gerekli mevzuata uymaları için tanınan süre 2,5 yıl daha uzatılmıştı.

Öte yandan İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği tarafından hazırlanan Özelleştirilmiş Termik Santraller ve Çevre Mevzuatına Uyum Süreçleri Raporu‘nda özelleştirilmiş kömürlü termik santrallere çevre mevzuatına uymaları için yapılması gereken yatırımlardan muafiyet getiren yasa tasarısının binlerce kişinin tepkisi sonucu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından veto edilmesine rağmen bu yasa tasarısının fiilen hâlâ uygulandığını gözler önüne sermişti.

Raporda öne çıkan bulgular şöyleydi:

Özelleştirilen 13 kömürlü termik santral 1 Ocak 2020 ve öncesinde olduğu gibi çevreyi kirletmeye devam etmektedir ve hala çevre mevzuatına uyumsuzdur.

Tesislerin tamamı toksik atıklarını vahşi depolama yöntemi ile depolamaya devam etmektedir.

2020’nin başından beri 1 yıl içerisinde çevre izni alamadığı için Geçici Faaliyet Belgesi iptal edilen tesisler tekrar Geçici Faaliyet Belgesi’ne başvurarak 1 yıl daha faaliyet sürelerini uzatmışlardır.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın normalde büyük yakma tesislerinin, yani termik santrallerin civarlarında mutlaka hava ölçüm cihazlarının, hava ölçüm istasyonlarının olması gerekiyor. Yatağan ilçesinin merkezinde bir okulun bahçesinde bir hava ölçüm istasyonu olmasına rağmen 2017 yılından beri çalıştırılmıyor ve düzenli veri alınamıyor. Dolayısıyla aslında termik santralin ne büyüklükte bir kirlilik yarattığını ölçmesi gereken bakanlık bunu göz ardı ediyor, ölçmüyor ve sonuçlarını kamuoyuyla paylaşmıyor.

Bölgede ismini vermek istemeyen bir Yeniköy Termik Santrali çalışanı, söz konusu santralde filtrelerin gündüzleri çalıştırıldığını, ancak yarattığı yüksek maliyetten ‘tasarruf’ etmek için geceleri kapatıldığını iddia etti.

Yayımlanan raporlar ve uzman görüşleri, bu ifadenin doğru olabileceğine işaret ediyor.

‘İhtimal dışı bir durum değil’

Hava kirliliği ölçümü gerçekleştirmesi gereken resmi kurumlar bu tür veriler paylaşmasa da, Muğla’daki termik santrallerin havayı kirletmeye devam ettiğine  dair bağımsız veriler mevcut.

Climate Action Network Europe ve paydaş organizasyonlar tarafından 2019 yılında yayımlanan ‘Kömürün Gerçek Bedeli’ başlıklı rapora göre, 25 yıldır sınırları içinde iki termik santral bulunan Milas’ta hiçbir zaman bir istasyon kurulmamış.

Raporda, yöre halkının hava kirliliğine dair gözlemlerine dayanarak üç santralin de toz filtrelerini ve kükürt arıtma tesislerini sık sık devre dışı bıraktığını düşündüklerine yer veriliyor.

Çalışmanın yazarları, baca gazı arıtma tesislerinin santralin ürettiği elektriğin yüzde 8 ila 10’unu tükettiği, kanunen tanınan çevre muafiyetleri ve iki yıldır ölçülmeyen hava kalitesi verileri düşünüldüğünde; bunun çok da ihtimal dışı bir durum olmadığını vurguluyor.

Ayrıca aynı raporda, her üç santralin de toz tutucu elektrostatik filtrelerinin ve desülfürizasyon ünitelerinin düşük verimle çalıştığı ve rehabilitasyona ihtiyaçları olduğu belirtiliyor. Bu filtrelerin çalıştırıldığında dahi bir miktar zararlı maddenin yine havaya karışacağı anlamına geliyor.

Veriler Yeniköy Termik Santrali’ndeki baca gazı arıtım sistemlerinin yüzde 50 ila 75 verim ile çalıştığını ve sistemlerin rehabilitasyona ihtiyacını gösteriyor. Araştırmanın yazarları ise verilerin kamu kurumları tarafından resmen teyit edilemediği için modelleme çalışmasında, sonuçlarda spekülasyona yol açmamak amacıyla, resmi emisyon verileri kullanıldığını; hava kirliliğine dair gerçek ve güncel durumun modelleme sonucu hesaplanabilenden daha yüksek olabileceğini vurguluyor.

Muğla kükürt dioksit kirliliğinde dünyada on dördüncü sırada

Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi (CREA) ile Greenpeace tarafından 2020’de yayımlanan ‘Dünyanın Kükürt Dioksit (SO2) Sıcak Noktaları Sıralaması’ başlıklı rapor, 2019’da uydu görüntüleri kullanılarak yapılan bir araştırmanın sonuçlarının baca gazı arıtım sistemleri tarafından filtrelenen kükürt dioksitin Muğla’da çok yoğun bir şekilde bulunduğunu gösteriyor.

Veriler, Muğla’nın bir “kükürt dioksit sıcak noktası” olduğunu, hatta dünyanın en yoğun on dördüncü kükürt dioksit sıcak noktası olduğunu ortaya koyuyor.

Yazarlar, “Türk hükümeti halkın karşı çıkmasına ve ekonomik krize rağmen, kapasite mekanizmaları ödemeleri yoluyla ömürlerinin sonuna yaklaşan termik santrallerin hizmet sürelerinin uzatılmasını desteklemeye devam ediyor” ifadelerine yer vererek bu durumun Türkiye’yi gelecek yıllarda kükürt dioksit sıralamasında daha da yukarılara taşıyabileceği uyarısında bulunuyor.

‘Hava kirliliği ölçümleri DSÖ, AB ve Türkiye mevzuatlarına aykırı’

Bağımsız bir araştırma kurumu olan İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği geçen yıl bir mobil ölçüm istasyonunu bir ay süreyle Yatağan’da tutarak havadaki partikül madde miktarını ölçtü.

Türk Akreditasyon Kurumu‘ndan akredite, ölçümleri uluslararası alanda tanınan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan yetkili bir laboratuvar ile yapılan çalışma sonucu elde edilen ölçümler, Yatağan’daki hava kirliliğinin mevzuatta izin verilen değerlerin, Dünya Sağlık Örgütü ve Avrupa Birliği sınır değerlerinin yaklaşık iki buçuk katına ulaşan toz ve kükürt dioksit kirliliği olduğunu gösteriyor.

İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneğinin, elde ettiği verilerine göre, Dünya Sağlık Örgütü, günlük PM 2,5 değerini 15 mikrogram/m3 ve yıllık ortalamayı 5 mikrogram/m3 olarak belirledi. Avrupa Birliği’nde bu limit 25 mikrogram/m3 yıllık ortalama olarak belirlenmiş durumda.

Ölçümler ise değerlerin günlük 45,24 mikrogram/m3 altına düşmediğini gösteriyor. Aylık ortalama ise 65,66. Üstelik Türkiye’de halen bu kirletici parametreye dair bir düzenleme bulunmuyor.

Partikül Madde 10 (toz) parametresinde ise Dünya Sağlık Örgütü günlük sınır değeri 45 mikrogram/m3; AB ve Türkiye günlük sınır değeri 50 mikrogram/m3. AB ve Türkiye yıllık ortalama sınır değeri 40, Dünya Sağlık Örgütü 15 mikrogram/m3.

Ancak ölçüm sonuçlarının tamamı 50 mikrogram/m3’den fazla.

Aylık ortalama ise 128,25. En düşük ölçüm sonucu ise 70,56. Yağışın, ısınma kaynaklı kirliliğin olmadığı bir dönemde yürütülen ölçümlerde aylık ortalama sınır değerin neredeyse üç katı.

Türk Toraks Derneği de Mart 2023’te yayımladığı çalışmasında, İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği’nin verilerine atıfta bulunarak “Yatağan gerçekten zehir soluyor” ifadelerini kullandı.

Filtreler neden çalıştırılmıyor?

Çevre Mühendisi ve Çevre ve İklim Politikaları danışmanları, Yeniköy Termik Santralinin söz konusu filtreleri çalıştırmamalarının nedenlerini şöyle açıklıyorlar:

“Yeniköy Termik Santrali baca gazı arıtım sistemlerinin çalışması için elektrik tüketmeleri gerekiyor ve Yeniköy gibi bir termik santralde üretilen elektriğin yaklaşık yüzde 12 ile 16’sı arasında bu baca gazı filtrelerini ve arıtma tesislerinin çalışması için elektrik tüketilmesi gerekiyor. Yani ürettiğiniz her 100 megavat/saat elektriğin 12’si ila 16’sını arıtmaya harcamamız gerekiyor. Tabi özel sektör bunu yapmıyor. Satabileceği ve üzerinden kar edebileceği elektrik varken bunu neden baca gazını arıtmak için kullanayım diye düşünüyor.”

Filtreler çalıştırılmazsa ne olur: 35 bin ölüm

Bu durumun yöre halkı üzerindeki etkisi çok ciddi olur. Kömürün yakılmasından sonra ortaya çıkan gazın içerisinde kükürtdioksit, azotdioksit var, partikül madde olarak adlandırdığımız toz var; bu kirleticilerin en tehlikelilerinden biri olan PM2,5 var.

PM2,5 adı verilen partikül maddelerin üzerine ağır metal atomlarının ve kalıcı organik kirleticilerin yapışabildiğinin, bunların kanserojen maddeler olduğunu ve çok küçük maddeler olduğu için hücre zarından geçebildiğini ve akciğerlerden doğrudan kana karışabildiğini, böylelikle kansere neden olduğunu belirtiliyor.

Dünya Sağlık Örgütü 2013 yılında yayımladığı “Hava Kirliliği ve Kanser” başlıklı raporunda, partikül maddenin ve hava kirliliğinin genel olarak insanda birinci grup kanser yapıcı etmenlerin arasında sınıflandırılıyor.

Bu filtrelerin çalıştırılmaması demek aslında bölge insanının doğrudan kanser başta olmak üzere çok ağır sağlık sorunlarına maruz bırakılması demek. Ve bunun sonucunda da ölümler meydana geliyor.

Sağlık ve Çevre Birliği‘nin (HEAL) yaptığı bir çalışmaya göre, tek başına Yatağan Termik Santrali kurulduğu 1982 yılından 2020 yılının sonuna kadar, sadece hava kirliliğinden kaynaklı olarak yaklaşık 35 bin insanın ölümüne yol açmış durumda.

 ‘Gece vardiyasına geçişte filtreyi kapatıyorlar’

Bazı çalışanlar, santralde baca filtrelerinin yüksek maliyeti nedeniyle geceleri çalıştırmadığını ve zehirli gazları doğrudan havaya verdiğini belirterek, bu durumun bölge halkını doğrudan kansere mahkum etmek olarak niteliyor.